18 Nisan 2016 Pazartesi

K17- Üç Haftalık İlk Ara

18.04.2016-Pazartesi


En son 7 Nisan da birşeyler not düşmüşüm... Bayağı uzun bir ara... Bu dönem çok zorlu geçti aslında... 11 Nisanda 30. radyoterapiyi aldığımda artık yeme zorluğuna dayanacak durumda değildim...

O sevgili alet, gün be gün atışlarını yapıp, beni iyileştiğim konusunda umutlandırırken gün be gün gögüs kafesimi inceltti sanki... Gögüs kafesim sanki alçıdan yapılmış da su dökülürse dağılıverecek veya ince bir parşümen kağıdı da hemen kırışıp buruşuverecek...

Sevgili doktorların verdiği ilaçlar kokuyor, içemiyorum... Ağzımın tadı bozuk...Çok sevdiğim İzmir Tulum peyniri bile yiyemiyorum...Daha önce kemoterapilerin tahribatını azaltmak için, direncimi yüksek tutmak için yediğim içtiğim birçok şey tatsız tutsuz ve yutmak çok zor... Su bile göğüs kafesimi yırtıp geçiyor... Ne dut kar ediyor ne başka birşey.... Tüm göğsünde ve sırtımda  ince sızılar dolanıyor... 

Kalbim mi radyoterapiden yoruldu kuşkusu ile ağlama ve sızılar içinde koşuyoruz hastaneye.... Hayır diyorlar, tipik radyoterapi etkisi...

Ah ağrı kesiciler... Ah mide koruyucular....

Yani anlayacağınız 11 Nisan ve bugün arası işte böyle sıkıntılı bir tablo ....Dün, birgün önceden daha iyiydim, eminim bugün dünden daha iyi olacak...... Dün iki köfte yemeyi başardığımda sevgili Adnan gözyaşları ile sarıldı... Hadi dedi, Hadi...iyisin... 

Şu üç haftalık boşlukta , sanki yarıyıl tatili, kendimi yine toparlamalıyım...Tüm aile bu dertte.. kardeşlerim, çocuklarım...

2 Mayıs yeni bir tur... 21 günde bir 3 kemoterapi.... 
Ondan sonra sanırım yine bir ara...

Yani uzun, yani zor, yani acılı ve sıkıntılı gelecek günler.....Ama mücadele de bu değil mi? Olabilecek olumsuzlukları minimumda tutmak için maksimumu yapmak....

Hadi bakalım.....

7 Nisan 2016 Perşembe

K16- İlk Tur Son Kemo

06.04.2016-Çarşamba


Bugün İlk tur Kemoterapi tedavisininin son Kemosu...Ve ilk tur rayoterapi tedavisinin 27.günü...

Sabah erken.... yine Kemoterapi ünütesindeyiz... Kan verdim, bekliyoruz.. Kafede bir az çorba... Şu sıralar yemek borumdan dertliyim. 

Radyoterapi etkisi, biliyorum ancak doktorların önerdiği ilaçları alamıyorum. Kemo sayısı arttıkça, doğal olarak, DNAsı bozulmuş hastalıklı hücreler yok olurken, sağlam,savaşmaya hazır hücrelerimde etkileniyor... 

Oh be kemocular, daha hızlı davranın...davranın ki bu güzelim hücreleri koruyabilelim... Ümidim bilimden yani...

Bu arada Kemotoropi ünitesi çin bir suluboya resim hediye götürdüm... Oraya gelen dertli nsanlar gelincikleri görünce belki biraz neşelenirler....

Neyse, kan tahlili sonuçları gayet iyi.... Yani kemo zamanı...4 saate yakın zaman, kah uyukluyarak kah TV bakarak geçti yine... Yorgun gibiyim sanki...

Bu hafta boyunca aldığım tüm radyoterapilerde korkum akciğerlerde yine sıvı birikmesi oldu..Neyse ki kazasız belasız bugün kemoterapiden sonra radyoterapiyi de aldım, bu haftayı atlattık...Kaldı 3 ...
Bu hafta zaman zaman moralimi bozduğum da olmadı değil. Ama her seferinde dertlenmemi "geçiyor, iyiyim..." ile bitirdim.

İyiyim, daha iyi olacağım...

07.04.2016-Perşembe


Bugün 28.radyoterapi..artık öğle saatlerinde Memorial da olmaya alıştım sanki... Hastaneye girdiğinzde o hastanelerde olan tanıdık karışıklık yok...Sessiz, sakin...

Saatimin gelmesini beklerken salonda tanıdık yüzler...Tanıdık dediğim, şu bir aydır gelip giderken karşılaştığım insanlar...Hastalar, eşleri, çocukları.... Hepsinin kafasının içi benim gibi mi acaba? Buraya şifa  bulmaya geliyorlar acaba benim gibi umut da buluyorlar mı? Hastalar  o kocaman aletin altına uzanıp, hasta bölgelerine atış yapılırken  teşekkür ediyorlar mı? Ben iyiyim, gögsüm iyi, kalbim sapsağlam diyorlarmı acaba?

Neyse, şimdi sıra bende...Ben her zamanki gibi neşe ile giriyorum,çıkınca daha iyi olacağım..

Kaldı 2 radyo...Sonra 3 hafta tatil....

Bakacağız ne oldu bunca tedavinin sonu?

Sonra nasıl bir tedavi ile devam edeceğiz?

Bakacağız....





30 Mart 2016 Çarşamba

K15- Bir Hafta Aradan Sonra

29.03.2016- Salı


Bir hafta aradan sonra yazabilecek güçte hisediyorum kendimi...Öyle çok kötü şeyler olmadı..Beklenen bazı inişler ve çıkışlar.... 23 Martta 1 hafta aradan sonra 3. kemoterapiyi alabilmiştim.  Kemodan sonra yine iyi idare ettim. Hergün radyoterapimi aldım, oradaki doktorlarıma, çalışan sevgili çocuklara  ve o muhteşem makinalara  seslendim...Hadi dedim sizi seviyorum... Bazen aletlerle konuştum, bazen radyoterapi  sırasında kendi kendime olumlamalar yaptım..." Yemek borum çok iyi..",  "Akciğerim tertemiz", "sırtım çok iyi", "kanserli bölge küçülüyor" ve benzerleri...

Kemoterapiden sonraki 4 ve 5 gün..... uyku hastalığına yakalanmış gibiyim. Adnan telaşlanıp sevgili kemoterapi başhemşiremize ulaşıyor, o da hocamıza...Sonuçta olağan olduğunu  öğreniyor Adnan, rahatlıyor ve beni uyandırma çabasından vazgeçiyor...

Bugün , 29 mart 2016,  evden çıkarken bir an önce radyoterapi bitsin de eve dönelim telaşındayım, sanki olabilecekleri hissetmiş gibi...

Radyoterapiye başlarken beni uyarıyorlar. "biraz uzayabilir, hocamız görüntülere bakacak".. Oh diyorum küçüldü bilgisi alabilirim belki de...Mutlu mutlu uzanıyorum, bekliyorum sessizce alet beni sarmalasın, sesini yükseltsin, atışını yapsın, savaşıma destek versin...Diyorumki, yangına kocaman hortumlarla su at alet, atki bir kerede sönsün bu yangın....

Bu kez Kemalpaşa da, daha ben lkokul 4 te iken komşularımızın birnin evinde çıkan yangın gözümün önünde..Ahşap bir ev, bizim evin çapraz karşısında...alevleri görmüyoruz, siyah kocaman bir duman, sanırım sonbahar... hava biraz serin....akşam yemeği vakti...Bağrış çağrış sesler... hepimiz kapının önündeyiz...Yangın çıkan evde anne ve yetişkin kızları yaşıyor... Bir şekilde evden çıkarılmış büyük duvar saati bizim eve geliyor... İtfaiye geliyor... İnsanlar  ağlaşıyorlar..Kimseye birşey olmuyor...Çok şükür az bir zararla, elektrik kontağından çıkan yangın kontrol altında....Diğer komşulara dağıtılan eşyalarla birlikte bizdeki çalar saat uygun bir zamanda iade edliyor....

Bizim ev de ahşap... Ana yolun üzerinde giriş kapısı.. Tavan çok yüksek.. Sokak kapısından direkt salona giriyorsun...sağda bir oda..Oda kapısı yüksek ve iki kanatlı.... Odanın yanında yukarıya çıkan ahşap merdivenler var...Yanlış hatırlamıyorsam mutfağa çıkılıyor.... Sol tarafta iki oda... Kapılar yüksek ve çift kanatlı... evin heryeri ahşap..yerler, tavanlar, merdivenler, dolaplar...

Annem komşuda çıkan yangından sonra evden taşınmak istiyor. korkuyor, bir yangın çıkarsa ne yaparız diye...


Radyoterapi bitiminde  doktorum hiç te hoş olmayan bir bilgi veriyor.

Akciğerde su biriktiğini, alınması gerektiğini .....

Ultrason eşliğinde sevgili doktor bakıyor, evet diyor su birikmiş... Radyoterapi hocası ile konuşuyor.  Biriken su bana henüz rahatsızlık vermiyor ancak radyoterapinin etkisini azaltabilir o nedenle mutlaka alınmalı.....

Yoğunlar,  beni araya sıkıştırıyorlar... Bekliyorum müsait olmalarını...ama çok korkuyorum...ciğerime  girecekler yine...

Ah ciğerim ah...sen bana neler çektiryorsun, senin yüzünden ben de sana neler çektiriyorum... elim ayağım titriyor, boğazım kuruyor...korkuyorum..

Beni alıyorlar içeri..Doktor güzel genç bir adam...elleri şifalı, yüzü güleç, kibar, işini çok iyi biliyor...Uyuşturucu iğne yapıyor sanırken işlemi başlatıyor...Seviniyorum...

teşekkürler ediyorum...

Doktora yardım eden sevgili hemşireler ne tatlılar, rahatlamam için ellerinde geleni yapıyorlar....konuşuyoruz, bale, resim, ODTÜ, çalışma hayatı, hastalıklar, arada teşekkür ediyorum yine..

.İşlem bitiyor...yine teşekkür ediyorum...

Acaba diyorum yangını söndürmek  için kalın bir hortumla sıkılan sudan kalan mı bu?

Öğreniyorum ki, radyoterapinin yan etkisi olabiliyor bu şekilde, yine olabilir ama bu kez olabileceklere hazırlıklıyım...

30.03.2016-Çarşamba


Sabah 8.15 hastahanedeyiz. Kemoya ve radyoterapiye hazırım...Bakalım kan değerlerim de hazır mı?
Kan alınıyor, bekliyorum....

Sonuçlar iyi... Dördücü kemomu alıyorum... Üzerine 22.radyoterapiyi.... Şimdi evdeyim, dinleniyorum...

Bu arada çalar, büyük duvar saatlerini çok severim..

İzmirdeki evimde büyük bir tane, Ankarada daha küçüğü var...

Belirli aralıklarla çalıyorlar... zamanı hatırlatıyorlar...Daha akşam olmasına çok var...Daha neler yapılır neler....





23 Mart 2016 Çarşamba

K14- Son Durum (23 Mart 2016)

21.03.216- Pazartesi


Zor günlerdeyim... Son iki gündür müthiş bir yutkunma zorluğu.. Gerçi boğazım iyi,  ama yemek borum çok kötü , ekmek bile yırıp geçiyor orasını sanki... Ama biliyorum ki geçici ...Radyoterapi bitti mi bu sıkıntı da bitecek...

Doktorumun verdiği karışımı aç karnıma öğün öncesi gargara yapıp içiyorum  ve her yemekten sonra protein tozlarını yoğurt ile alıyorum....


22.03.2016-Salı


Bugün aklım yine yarınki  kemoterapide... yemek borumdaki sıkıntı çok çok azaldı....Radyoterapi için hastanedeyiz...

Ben redyoterapiye girince  Adnan ve sevgili kızkardeşim doktorla görüşüyorlar. Bir gün önce söylediği " iyi gidiyor " un teyidini alıyorlar...İkisininde gözlerinde yaşlar...

O güzelim alete uzandığımda ilk  kez tavandaki resmi fark ediyorum...... Tavanda bahar var... Çiçekleri açmış bir meyve ağacı.. Pembe çiçekler, sanırım şeftali...

Gözümün önünde  çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği anneannemin bağı ve oradaki meyve ağacları.... Ağaçlardaki çiçeklerin meyveye,.üzümlerin yeşilden sarıya geçişleri, suladığınızda anında büyüyen acurlar.... ne müthişler..

İşleme başlıyoruz dediklerinde bu kez gözlerimi kapamıyorum ve aletin 3 kolunu takip ediyorum... Ortadaki yuvarlak kısım atışları yapıyor...Ah diyorum..Hadi tam isabet...

Radyoterapi sonrası Psikolog Melek hanım ile görüşme... Sevdim Melek hanımı, konuştuk, konuştuk...

Parkta iki tur yorgun ve yavaş adımlarla yürüyüş, biraz nefes çalışması....

Çok acıktım yine..Hadi eve...

23.03.2016 -Çarşamba


Saat 8.15 hastanede kemo bölümündeyiz. Kan alındı, bakılacak...Sol elimin üzerinde iğneye takılan kelebekler... Sevgili doktorum Şeref beyle görüşüyoruz. Değerler sınırda ama kemoterapi yapabiliriz diyor.... Seviniyorum tabii.. İstiyorum ki 5 kemo da zamanında olabilsin  ve  ben sonucu alayım...Faydasını gördüğüme inanıyorum ancak bir de tıp desin...İyiye gidiyorsun diye...

İlaçlar serin serin elimden vücuduma yayılıyor..Merak ediyorum hangi yolu izliyorlar diye.. Bunu sorup öğreneyim bir sonrakinde.

Kemo ünitesi dolu ve dışarıda bekleyenler var... Ne çok insan bu dert ile mücadelede...
Şeffaf beyaz torbacıktaki ilaçlar serum, alerji egelleyici vb yardımcı ilaçlar. Sıra  sarılara gelince anlıyorsun ki işte kemo ilaçları onlar... Öyle sert, parlak, fosforlu sarılar....

Bir gün önceki psikolog görüşmesinde bu torbacıkların rengi hakkında konuşulduğu için gözüm hemen asılı torbacıklara kayıyor....İtici gelebilir  bu sarı torbacıklar ...

Ben aslında sarıyı severim, hemde her tonunu, o nedenle çok ta kötü değil benim için.

Ama o sarı şöyle kavun içine bakan, koyu, yumuşacık bir sarı yada şeftali rengi gibi yumuşacık bir pembe olsa daha iyi olmaz mı ?

Dört saate yakın sürüyor işlem.. Imık ımık içime akıyor ilaçlar...

İlaçlar, çaremisiniz bana?

Günün sorusu ve son durumum budur işte...

Şimdi evrene mesaj zamanı...


Sevgili ilaçlar sakın ha kemik iliğimi baskılamayın...


Trombasitler, beyaz kürecikler ve adını bilmediğim, yükselmeniz gereken diğerleri yani  İYİ HÜCRELER ...

lütfen  YUKARI...





18 Mart 2016 Cuma

K13- Beyaz Küreler..YUKARI...

17.03.2016- Perşembe


Çarşamba günü Kemoterapi alamamam büyük bir hayal kırıklığı oldu . Kendimi iyi hissetmeme rağmen beyaz küreler yerlerde...Hadi Beyazlar... Yukarı......

Bugünkü radyoterapi diğer günlere göre bir 5-6 dk  uzun sürdü. Doktorlar incelediler dendi... Bu kez radyoterapi aldığım aletle konuştum içten içe... Hey..sizi seviyorum dedim... Koları gelip beni sardığında minnet duyuyorum...Bu aletin yaptıklarına hayranım....

Gözlerimi kapadığımda tabii ki kanserli hücreler gözümün önünde.. DNA ları bozulmuş, kendilerine oksjen girşini engelleycek zırh gibi zar ören hücreler...Yapılan radyoterapi  atışları ile bu DNA ları bozulmuş, değişmiş hücrelerin DNA ları bu kez yine bozuluyor...Dağılıyorlar,hepsi yerlerde... Oh ne güzel... Hadi sevgili beyazlar,sarın onları, nefessiz bırakın onları....

Gözlerimi açtığımda doktorunuz sizinle görüşecek dediler... Radyotpinin bana en olumsuz etkisi, yorgun histmem ve yutkunma güçlüğü...Gerçi bunu daha ilk günden söylediler...Ama 12. atıştan sonra başladı... yutkunma güçlüğünü azaltacak ilaçlar da var tabii... Kullanıyorum... Neyse, doktor iyi gittiğini, 15.atıştan sonra bir tomografi ile durumu net göreceklerini söyledi...Çok sevindim...çok...

Benim inancım tam...Bu illet benimle baş edemez ...

Hadi evren mesajımı al... Beyaz Küreler Yukarı.....

16 Mart 2016 Çarşamba

K12-Bu Aralar İyiyim Diyemiyorum..

14.03.2016-Pazartesi


Az önce radyoterapiden geldim....Normal atışlardan yapıldı...Masaya yatmadan önce o kocaman alete "sen beni iyi edeceksin" dedim...Masada düzgün, koordinatlara uygun yatmamı sağlayan güzel kız hafifçe gülümsedi... 

Cuma günkü radyoterapide ve bugün iç sesim sanki  görevliymiş gibi başladı geçmişimde beni üzen ve kıran kim varsa " ....sen beni şu nedenle üzdün ama ben seni bağışlıyorum"  demeye... Fark ettim ki ne çok beni kıran kişi ve olay varmış...İsim isim,yıllarca görmediğim ve karşılaşmadığım insanlar....Sonra benim kırdıklarım ve üzdüklerim....Ben özür diledim onlardan...

İyiyim yani...Ama bu aralar iyiyim demeye dilim varmıyor... Dünkü lanet patlamada hayatını kaybeden insanlar,hayatlar,çabalar,amaçlar... Gencecik çocuklar,, annesini arayıp otobüse binmek üzereyim diyen güzel çocuk,... yürekler acısı...içim ağlıyor...

Gitti yine iyi hücreler....

Geçmişimi temizlemek, kırgınlıkları tamirlemek iyi geliyor bana.... Ama sanırım öfke ve nefretimi yenemeyeceğm insanlar kalacak hep....

16.03.2016-Çarşamba


Bugün kemo günü...Ama maalesef 3.kemoyu alamadım...Netrofinler yani beyaz  küreler aşağıya inmiş.....Lenfositler ve trombositler yukarı diye haykırışımı duyurmuşum belli ki..Onlar yükselmiş....Şimdi evrene mesajım Beyaz küreler yukarı....

Umarım haftaya ertelenmeden alırım o ilaçları da, iyileşmeye bir adım daha yaklaşırım...

11 Mart 2016 Cuma

K11- Haftanın Son Radyoterapisi

11.03.2016-Cuma


Bugün haftanın son radyoterapisi olacak... 2 gün tatil... Pazartesi devam...

Dünkü radyoterapide gözlerimi kapadığımda beyaz hücreler beyaz sardunyalar halindeydi ....

Ben sardunyaları çok severim...Kırmızı, turuncu, pembe ,beyaz....Çocukluğumdan en çok sardunyaların kokusunu , bir de dedemin kuru tütününün kokusunu  duyarım zaman zaman....

lkokul son sınıftayım...Yeni taşındığımız ev, sokaktan bakıldığında iki evin arasında, gösterişsiz bir kapı yalnızca...Basit, alçak, tahta bir kapı....Birkaç merdivenle kocaman bir bahçeye iniyorsun. Bahçenin sonunda  kutu gibi bir ev..Bir dikdörtgene yerleştirilmiş  odalar, salon, mutfak.... Salon ve bir oda bahçeye bakıyor..Tüm kapılar salona açılıyor...Ama  ev yeni....Bahçenin her yeri beton ... Annem ne yapıyor ediyor, bahçe nin iki arafına tugla ile set yapılıyor, toprak bulunuyor, ... Bir tarafına kına çiçekleri, sardunyalar....Diğer tarafa birkaç domates biber fidesi dikiliyor.... Bir tahta divan bahçeye kuruluyor, masa ve sandalyeler....

Sardunyalar , beyazlar ne güzel....

Beyaz sardunyalar açtılar, sardılar kara hücreleri...Nefes aldırmadılar onlara...

Bakalım bugün ne hale dönüşecek müthiş beyazlar.....