24 Ekim 2013 Perşembe

Anılarımdan Bir Bayram Sabahı

Cocukluğumdan Bir Kış Bayramı


Sanırım yıl 1966….

Bayramın birinci günü, hava çok soğuk… Erkenden uyandım.. Gözlerim bu sabah giyeceğim yeni giysilerimi arıyor. Ayakkabılarım hemen yatağımın başucunda kutusunda, parlak siyah rugan, önünde kocaman bir fiyonk…

Annem, eski bir kazağını  söktü bir süre önce. Sökülen yünler büyük bir özenle çile yapıldı, yıkandı, kurudu…. Sarı eski yün, içine bir kat ilave edilen uçuk sarı floş ile yenilendi, tekrar yumak yapıldı. Ve çok güzel bir kazak ve pileli bir eteğe dönüştü.

Kardeşlerim de hazırlar. 

Sabah kahvaltısı ardından, tütün işleri ile uğraşan ve bu nedenle evleri kasabanın biraz dışında olan büyükbabamı ve babaannemi ziyaret etmek bayramın ilk işi. Babam dede evini ziyarete gideceğimiz faytonu bir gün önceden ayarladı. Sabah saat tam 10 da kapıda hazır. Bu arada abim, ben ve kardeşim birkaç komşu teyzenin ellerini öpüp bayramlarını kutladık. Annem kapıdan çıkarken “çabuk olun ve insanların kapısında para için sakın beklemeyin” diye seslense de benim, bayramların en sevdiğim şeyi, aileden olmayan insanların çocuklara para vermesi.... Biraz beklerim ne olur diye geçirdim içimden. Abim ve en büyük kız kardeşim bu konuda annemi hiç yanıltmazlar. El öperler ve döner giderler. Ben biraz oyalanmayı, belki de para vermek zorunda kalmalarını görmeyi seviyorum. Bu yüzden de her sene benim daha çok param birikir…

Hava çok soğuk, faytonda giderken soğuk yüzümüzü yalıyor.. Dede evi kalabalık.. Halalarım, enişteler, çocukları herkes orada. Birlikte yenilen öğle yemeği.. Tütün balyalarının arasında  tutturulan koşturmaca.. Babaannemin yemeklerini çok sevmem nedense. Yemekte birlikte olduğumuz ve dedemlere çok yakın oturan en büyük halamın evinde akşamüzeri çayı içilecek.

Halamlar da tütün ile uğraşıyor. Evlerde kocaman bahçeler var. Buraları yazın güzel oluyor. Bahçede yetişen domates, salatalık, biberin tadı yok hiçbir yerde. Nane, maydanoz, roka, acur, patlıcan her şey var.. Sanki manav bunlar ayni zamanda.. Yazın tütün yapılırken, toplanan tütünler küfelerin içinde, evin taşlığında kocaman iğnelerle ipe dizilirken cırcır böcekleri ile tanışırsın. Kuruyan tütünlerin sarısına başka yerde rastlanılmaz, o kokuyu hiçbir sigarada bulamaz insan..

Çayın yanında halamın üzerine yağ sürdüğü, bir gün önce yaptığı esmer ekmek harika.. Tombik halam, severim seni.... Kurabiyeler poğaçalar da var. Ama ben yemekte çok yemediğim için bu ekmek en güzeli.

Akşamüzeri gelen fayton ile dönüş yolundayız. Anneanneme gidiyoruz. Müthiş yemekler mutlaka bizi bekliyor şimdi…

Bir gün komşu teyzelerden biri ile gittiğim çarşıda yaşlı adamın sorduğu soru ve komşu teyzenin verdiği cevabı hiç unutmadım. ”-Kim bu kız Fatma hanım?  - Güzel  Hatice’nin torunu…”  hayatımın içinde  hep olan sevgili güzel Haticem, sevgili anneannem…

Akşam yemeği, tatlısı, kahvesi, çayı… babam bizi orada bırakıp, kulübe gidiyor. Arkadaşları ile bayramlaşacak…….

Dedem bizden önce bizim eve gidip sobamızı yakıyor. Ev ısındığında dönüyor ve evet diyor artık gidebilirsiniz… Eve geldiğimizde herkes çok yorgun… Annem kardeşlerimin peşinde dolanmaktan, biz çocuklar oyun peşinde koşmaktan, ben babaannemlerin ve anneannemlerin bir iki komşusunu da  dolaşmış olmaktan yorgunum.  Paralarımızı sayıyoruz.. Tabii her zamanki gibi en çok benim param birikmiş. Belli ki iki üç fazla kapı dolaşmışım.

 Offf anneme nasıl anlatacağım….




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder