Cocukluğumdan Bir Kış Bayramı
Sanırım yıl 1966….
Bayramın birinci
günü, hava çok soğuk… Erkenden uyandım.. Gözlerim bu sabah giyeceğim yeni
giysilerimi arıyor. Ayakkabılarım hemen yatağımın başucunda kutusunda, parlak
siyah rugan, önünde kocaman bir fiyonk…
Annem, eski bir
kazağını söktü bir süre önce. Sökülen
yünler büyük bir özenle çile yapıldı, yıkandı, kurudu…. Sarı eski yün, içine
bir kat ilave edilen uçuk sarı floş ile yenilendi, tekrar yumak yapıldı. Ve çok
güzel bir kazak ve pileli bir eteğe dönüştü.
Kardeşlerim de hazırlar.
Sabah kahvaltısı ardından, tütün işleri ile uğraşan ve bu nedenle evleri
kasabanın biraz dışında olan büyükbabamı ve babaannemi ziyaret etmek bayramın ilk
işi. Babam dede evini ziyarete gideceğimiz faytonu bir gün önceden ayarladı.
Sabah saat tam 10 da kapıda hazır. Bu arada abim, ben ve kardeşim birkaç komşu
teyzenin ellerini öpüp bayramlarını kutladık. Annem kapıdan çıkarken “çabuk
olun ve insanların kapısında para için sakın beklemeyin” diye seslense de benim, bayramların en sevdiğim şeyi, aileden olmayan insanların çocuklara para vermesi.... Biraz beklerim ne olur diye geçirdim içimden. Abim ve en büyük kız kardeşim bu
konuda annemi hiç yanıltmazlar. El öperler ve döner giderler. Ben biraz
oyalanmayı, belki de para vermek zorunda kalmalarını görmeyi seviyorum. Bu
yüzden de her sene benim daha çok param birikir…
Hava çok soğuk, faytonda
giderken soğuk yüzümüzü yalıyor.. Dede evi kalabalık.. Halalarım, enişteler,
çocukları herkes orada. Birlikte yenilen öğle yemeği.. Tütün balyalarının
arasında tutturulan koşturmaca.. Babaannemin
yemeklerini çok sevmem nedense. Yemekte birlikte olduğumuz ve dedemlere çok
yakın oturan en büyük halamın evinde akşamüzeri çayı içilecek.
Halamlar da tütün ile
uğraşıyor. Evlerde kocaman bahçeler var. Buraları yazın güzel oluyor. Bahçede
yetişen domates, salatalık, biberin tadı yok hiçbir yerde. Nane, maydanoz,
roka, acur, patlıcan her şey var.. Sanki manav bunlar ayni zamanda.. Yazın
tütün yapılırken, toplanan tütünler küfelerin içinde, evin taşlığında kocaman
iğnelerle ipe dizilirken cırcır böcekleri ile tanışırsın. Kuruyan tütünlerin
sarısına başka yerde rastlanılmaz, o kokuyu hiçbir sigarada bulamaz insan..
Çayın yanında halamın
üzerine yağ sürdüğü, bir gün önce yaptığı esmer ekmek harika.. Tombik halam,
severim seni.... Kurabiyeler poğaçalar da var. Ama ben yemekte çok yemediğim için
bu ekmek en güzeli.
Akşamüzeri gelen fayton
ile dönüş yolundayız. Anneanneme gidiyoruz. Müthiş yemekler mutlaka bizi
bekliyor şimdi…
Bir gün komşu teyzelerden biri ile gittiğim çarşıda
yaşlı adamın sorduğu soru ve komşu teyzenin verdiği cevabı hiç unutmadım. ”-Kim
bu kız Fatma hanım? - Güzel Hatice’nin torunu…” hayatımın içinde hep olan sevgili güzel Haticem, sevgili
anneannem…
Akşam yemeği, tatlısı,
kahvesi, çayı… babam bizi orada bırakıp, kulübe gidiyor. Arkadaşları ile
bayramlaşacak…….
Dedem bizden önce bizim
eve gidip sobamızı yakıyor. Ev ısındığında dönüyor ve evet diyor artık
gidebilirsiniz… Eve geldiğimizde herkes çok yorgun… Annem kardeşlerimin peşinde
dolanmaktan, biz çocuklar oyun peşinde koşmaktan, ben babaannemlerin ve anneannemlerin
bir iki komşusunu da dolaşmış olmaktan yorgunum.
Paralarımızı sayıyoruz.. Tabii her
zamanki gibi en çok benim param birikmiş. Belli ki iki üç fazla kapı
dolaşmışım.
Offf anneme nasıl anlatacağım….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder